
Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.
– PKK’nın ilk eyleminin yıl dönümünü örgüt sempatizanları Mardin’de havai fişek gösterileriyle kutlandı. Hacı Bektaşi Veli törenlerine katönüne bağlayarak durdu ve eşlik etmedi. YPG’yi eleştiren Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, terör örgütü tarafından ölümle tehdit edildi. Bir yandan da komisyon görüşmeleri sürüyor. Nedir bu tablonun açıklaması?
PKK’yla olanlar aleni müzakeredir. Aklı başında, düşünen herkes bilir ki müzakere yoksa, niye komisyon kurdunuz. Çatır çatır müzakereler yapılıyor. Bu anlamda, millet haşlama ve uyutma amelyesine tabi tutuluyor. Üç aşağı beş yukarı gelecekle ilgili ortak bir çerçevede anlaşılmış. Bu süreç, Devlet Bey’in de, devletin de aklı değil. Silahı bırakırken “Ben insan öldürdüm. Bu yanlçinde bulunduğumuz süreci özetler.
– Peki yürütülen süreç kimin aklı?
Yürütülen müzakereler Amerika’nın aklıdır. Trump’ın Avrupa liderlerini, Rusya Ukrayna Savaşı ile ilgili sarayına çağırıp karşısında sıraya dizmesi gibi bize de verdiği bir ödev var. Trump, “PKK değişiyor, bundan yararlanın. Oturun, konuşun. Biz sizin içişlerinize karışmayacağız, ama PKK ile masaya oturun, konuşun ” dedi. Avrupa’nın da bize zaman zaman bu konuda eleştirisi oldu ama ABD farklı. ABD bize iktisadi boyuta, ambargoya varan sıkıntılar çıkarabilir. Türkiye bu süreçte de, ABD’nin öğütlerini dinlemek zorunda kaldı. Sürecin sahibi Amerika ve CIA’dır.
– Peki neden Devlet Bahçeli seçildi?
Devlet Bahçeli bilinçli seçildi. Çünkü toplumda bu işe en çok milliyetçiler tepki gösterirdi. Bu tepkiyi bertaraf etmek için, bir yol tutuldu. Milliyetçi cenahın önde gelen partisi de MHP. Bu iş MHP liderinin eliyle yürütülürse milliyetçilerin sesinin kesileceği hesap edildi.
– Hesap tuttu mu, Ülkücü taban sürece nasıl bakıyor?
Ülkücü gelenekte, sırf vicdanen rahatlamak ve çok fazla düşünmemek için “Liderin bir bildiği vardır” denir. Sorumluluktan kaçmak ve tembellik Ülkücü hareketin zaafıdır. Benim MHP’den ayrılmamdaki temel sebebim de buydu. Lider eleştirilmez. Ama bugün, bu zaafa rağmen MHP tabanının büyük çoğunluğu karşı. “Liderimiz bilir” diyenlerin sayısı çok az. Gizliden gizliye öfke duyan ve yürütülen bu boş müzakereleri protesto eden milliyetçilerin Ülkücülerin oranı,kendi içinde yüzde doksandır.
‘KÜRTLERİN TEMSİLCİSİ PKK DEĞİL’
– Terörist başı Öcalan için “kurucu önder” denmesi, Öcalan’ın tüm Kürt kökenlilerin temsilcisi gibi gösterilmesi bu tepkide ne kadar etkili oldu?
Erdoğan partileri, komisyona davet ederken “Bundan sonra barış başlamıştır. Türkler ve Kürtler kardeş olarak yaşayacaktır” dedi. Zaten kardeşçe yaşıyoruz, mücadele terörle, teröristleydi. PKK’yı Kürtlerin temsilcisi kabul etmek, Kürtlere hakarettir, Kürtleri yok saymaktır. Bahçeli’nin ip atıp “asın” dediği teröristi yüceltmesi şehit yakınlarını, gazileri ve bu toprakları incitti. Ülkücüler de Türk milleti de bu sürece karşı. MHP ilk seçimde çok büyük bir yara alacak.
– Bu komisyon anayasa komisyonuna evrilir mi?
Şu an milleti alıştırıyorlar. Birinci çözüm sürecinde, BBP Genel Başkan Yardımcısı olduğum dönemde bir ilin valisi beni aradı: “Bazı olaylar yaşıyoruz, tuhaf işler oluyor. Görüyoruz, bilgi veriyoruz ama ‘Görme, dokunma’ diyorlar” dedi. Sayın Erdoğan yine büyük bir yanılgının içerisine girdi. Komisyonda “barış”ın resmini çizebilirler ama sonunda hayatın kendisini görecekler.
‘ABD’NİN MÜTTEFİKİ PKK ’
– Hayatın kendisi nedir?
Şu an kafası net olan yalnızca PKK ve DEM. Maddi taleplerde bulunacaklar ve “Haydi buyurun” diyecekler. Suriye’nin kuzeyinde umdukları devleti kurmuş vaziyetteler. “Irak, İran, Türkiye ve Suriye’de Kürtlerin yaşadığı topraklar bizim” diyorlar. Suriye’nin kuzeyinde onlara destek için ABD’nin askeri bulunuyor. Senato vasıtasıyla milyonlarca dolar para aktarılıyor, silah yardımı yapılıyor. Yani Amerika’nın bu coğrafyadaki müttefiki Türkiye devleti değil, PKK. PKK kısmen ABD eliyle emellerine ulaşmış durumda.
– PKK, ABD’nin desteğiyle bağımsız bir devlet kurulabilir mi?
Örneği şu: Irak’ta özel bir hükümet kurdular ve birçok yerde kabul görüyorlar. Kendi eğitimleri, silahlı unsurları var. Merkezi hükümetten bağımsız ticaret yapabiliyorlar. Suriye’nin kuzeyinde de aynısını yapmış durumdalar. Fiili olarak yargısı, askeri olan bir güçten söz ediyoruz. Suriye Hükümeti’ne “Sizinle bütünleşmek zorunda değiliz” diye rest çektiler. Şam zaten İsrail, ABD ve kısmen Türkiye’nin izin verdiği ölçüde hareket kabiliyetine sahip.
– Tüm bu anlattıklarınız nedeniyle mi “günah komisyonu” diyorsunuz?
O kadar kirli ki o kadar çok haksızlık var ki… Masum çocuklar, anneler, öğretmenler şehit oldu. Geldiğimiz noktada kire bulanmış ellerin, bu günahları temizleme ihtimalleri yok.
– İlk çözüm sürecinde olduğu gibi yine “Türkiyelilik” ortaya atıldı. Bunun alıcısı var mı?
Hiçbir millette böyle muğlak, böyle sulandırılmış bir toplum tarifi yoktur. Silahla yapılamayanı sulandırarak hayata geçirmek, millet olma bilincini, birlikte yaşama iradesini kırmaktır. Batı’da da bunun örneği yoktur. Ama kendisini entelektüel sananlar, sorunun çözümünü bu tür gereksiz tanımlarda buluyor. PKK’nın yıllardır yapamadığını bu komisyon vasıtasıyla yapmaya çalışırlarsa sokağa çıkıp meşru hakkımızı kullanırız. Kendilerinin Meclis’te sayısal üstünlüğü varsa bizim millet olarak irademiz var.
‘BUNUN SONUCU BÖLÜNMEYE GİDER’
– Birinci çözüm sürecinin sonunda büyük bedel ödendi, 800 şehidimiz var, burada siz nasıl bir bedel öngörüyorsunuz?
Birinci çözüm sürecine göre daha beter bedeller ödeyebiliriz. Bugün ABD, PKK’nın yanında çok daha net duruyor. Bu aymazlığın sonucu ödeyeceğimiz bedel gerçekten büyük olacak ve çok yaralar alacağız. Hükümet ve şu an komisyona üye veren bütün partiler PKK ve DEM’in taleplerini göz ardı ediyor. Sanki hiç alver, müzakere yokmuş gibi,halka bir resim sunuyor, yalan söylüyorlar. Milletine yalan söyleyen bir topluluk bu. Üzülerek ifade ediyorum. PKK, kendi televizyonlarında, kanallarında çok açık demokratik entegrasyondan, öz yönetimden bahsediyor. Kimse bunun anlamını bilmeyecek kadar cahil olamaz. Bunun sonucu bölünmedir.
– Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Devlet Bahçeli kadar süreci sahiplenmediği ve bunun sıkıntı yarattığından söz ediliyor. Katılır mısınız, bir ayrışma ihtimali görüyor musunuz?
Bu tiyatroyu yazanlar baş rolü Devlet Bey’e verdi. İddia ediyorum, bu çıkıştan Erdoğan’ın eş zamanlı haberi olmadı. Hala MHP’de bulunan birçok arkadaşımla konuşuyoruz. Tek kaldıklarında eleştiriyorlar. Ama iş resmiyete döküldüğünde farklı tavır geliştiriyorlar. Bu kısmen devam edecek. Ama ben Devlet Bey’in yakın zamanda Türkiye’yi erken seçime çağırabileceğini düşünüyorum.
– Neden çağırsın?
Çünkü Türkiye’nin hem ekonomik hem de siyasi olarak bu hayatı devam ettirme şansı kalmadı.
– Bahçeli AKP’yi devirmek için mi seçim çağrısı yapar?
Devlet Bey’in ne zaman ne yapacağı pek bilinmez. Böyle bir potansiyeli var. Erken seçime çağırabilir ve Türkiye başka bir yere gidebilir. En basitinden tabanı “Hükümeti biz yönlendiriyoruz” diye rahatlatıyorlar.
– Gerçekten öyle mi?
Yönlendiriyor. “Milliyetçiliği ayaklar altına aldım” diyen Tayyip Bey, şimdi Kızıl Elma’dan söz ediyor. Şartlara göre kendisini bazen ülkücü, bazen milli görüşçü yapıyor. Tayyip Bey’in tek düşüncesi var iktidarda kalmak.
– Bahçeli böyle bir çağrı yapar ve erken seçim olursa Erdoğan’ın iktidarda kalması mümkün mü?
Bunu muhalefetin tavrı belirleyecek. Çünkü muhalefet olarak hep beraber yanlış yoldayız. Adaletsizlikte dahi bir araya gelmiyoruz. Keyfi yürütülen operasyonlara ses çıkmıyor. Bütün hırsızlar CHP belediyelerinde mi toplandı, AK Parti belediyelerinde hiç mi hırsız yok… Bütün soygunu düzenbazlığı yapan bu taraf da, o tarafta hiç mi yok?
– Erken seçim sorunları ne kadar çözer?
1945’ten sonra kurulan partilere bakın, hemen hepsi “Hayat pahalılığını, adaletsizliği bitireceğiz, işsizliği azaltacağız” diye oy istemişler. Ama dönüp Almanya ve Japonya’da hiçbir siyasetçi bunu vadetmiyor. Çünkü halletmişler. Biz Osmanlı’dan beri tam 140 yıldır aynı şeyleri konuşuyoruz. Süleyman Demirel parti kurmuş adı “Adalet”, Erdoğan’ın partisinin adı “Adalet ve Kalkınma”.
‘YAPACAĞI TEK ŞEY EVE GİTMEK’
Kirli, çıkarcı olan ve kendini ileri taşımak dışında emeli olmayan siyasetçilerin bu meseleleri çözme şansı yok. Artık Sayın Erdoğan’ın yapacağı tek şey kaldı. Evine gitmek… Giderse kendisi de Türkiye de rahatlar.
– Siyaset nasıl temizlenecek?
Bundan kurtuluşun yolu “süreli siyaset, tek celsede adalet”. Biz bunun alt yapısını kurduk. Süreli siyaset şu; dört artı dört. Birinci dört seçildi, ikinci dört seçilirse sekiz, seçilmezse dörtte kalır. Böylece insanların gücü elinde tutma kaygısı kalmaz. Çünkü zaten mecbur gidecek, o gücü eline hiçbir zaman alamayacak, dolayısıyla bu sistem yöneteni milleti öncelemeye itecek.
– Eski bir ülkücü olarak, Bahçeli’nin “dava arkadaşım” dediği Selahattin Yılmaz’ın tutuklanması için yorumunuz nedir, bu bir ayrışma belirtisi olabilir mi?
Devlet Bahçeli’nin bilgisi olduğunu düşünmüyorum. Kısa sürede çıkacaktır. Altta birilerinin kurduğu bir düzenek olarak değerlendiriyorum. Bahçeli açık, aleni sahip çıktı Selahattin Yılmaz’a, tuhaf. Daha önce, ülkücülerin beyaz çorap giymesini yasaklayan Bahçeli, aleni bir şekilde içeriden çıkan kimi figürlere, açıktan destek veriyor, beraber pozlar veriyor. Bahçeli de bir şekilde değişmiş görünüyor. Yakında bırakılacaktır. Yetkililer, Bahçeli’nin sözünü yerde bırakmaz.
– “Milliyetçi Cephe”den söz ediliyor. Yer alacak mısınız?
Biz konuşuyoruz. Ama milliyetçiler, demokratlar, bireyin özgürlüğünü savunanlar, vatanseverler diye genişletmek daha doğru olur.
– “Biz” derken, kimler?
Sayın Ümit Özdağ, Sayın Musavvat Dervişoğlu ve Sayın Hüseyin Baş ile detaylı olmasa da konuştuk. Şu an milliyetçi oylarda yükseliş var. “Milliyetçi partilerin ittifakı” dendiğinde toplumda büyük heyecan oluşuyor. O heyecanda, bir artı bir, iki etmiyor, üç ediyor. Böyle bir katma değeri var. Dolayısıyla ben başka bir şansımızın olduğunu düşünmüyorum. Kimse kendisini tek başına bu sistemde var edecek değil.
‘SEÇİM İTTİFAKI ZARURİ’
Ben; demokrasiden, cumhuriyetten, bireyin hak ve özgürlüğünden, evrensel hukukun üstünlüğünden yana tavır koyuyorum. Böyle düşünenlerin en azından seçim ittifakında bir araya gelmesi zaruri.
– Nasıl bir seçim aritmetiği olur, CHP’nin adayı ve Milliyetçi Cephe ayrı adayla mı yarışır?
Ana muhalefetle görüşmemiz olmadı ama Milliyetçi Cephe olgunlaşırsa ve “terörsüz Türkiye” diye başlayan süreç devam ederse CHP’den çok oy kaybı olur. Üç aday çıkarsa Milliyetçi Cephe adayı ikinci tura kalabilir.
– Siz aday olur musunuz?
Yolu ülkücülükten, milliyetçilikten, ocaktan, bucaktan geçenler bu toplumun en az yüzde 40’dır. Herkes her yere talip olur ama talip olmak sadece bir iyi niyettir, gerçekçi değildir. Son seçimde aday olmayı düşündüm ama geç kaldık. Sinan Oğan çıktı. Benim de çıkmam olmazdı.
– Peki gelecek seçim?
Ben kendimi ülkücü ve devrimci olarak tanımlıyorum. “Devrimci” de diyorum, çünkü bu sistemi değiştirmek istiyorum. Bu sistem insani değil. Nüfusun yüzde 1.5’i ülkenin kaymağını yiyor. En altta yüzde 35, en zor şartlarda yaşıyor. Arada kalanların durumu da vahim ama yüzde 35 kadar değil. Kısaca Türkiye kötü yönetiliyor. Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli’nin altı ayda bir doğruları değişiyor. Bu iki insana Türkiye emanet edilemez. Türkiye bu insanlara bakarak yol alamaz.
‘SİYASET BANA ACI VERİYOR’
Kimsenin rengi, dili, sosyoekonomik durumu, mesleğinden dolayı kınamadığı, yargılamadığı bir Türkiye hayalim var. Devletin kutsal olmadığı, sadece millete hizmetkar olduğu ve adaletin ayakta tutulduğu bir yönetim kuralım. Ben aslında yazarım ve siyaset bana acı veriyor ama kirletilmiş siyaseti reddedettiğim için mücadele ediyorum. Şartlar olursa, elbet cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünürüm.
– BBP’den ayrılıp kendi partinizi kurdunuz, içinden geçtiğimiz dönemin de etkisiyle oylarınızda nasıl bir hareket var?
Ben Muhsin (Yazıcıoğlu) Başkan’dan sonra BBP’nin genel başkanlığını ellerimle (Mustafa) Destici’ye verdim. Birinci adam olmak, göz önünde olmak istemedim ve sonra sıfırdan tekrar başladım. Siyaset para ve güç işi. Şu an bizim yaptığımız çok büyük bir iş. Para yok, pul yok ama inanç var. 67 ilde örgütlüyüz, 6 ayda seçime girdik. Şu anda partimize bir yönelme görüyoruz.
– Yönelme daha çok nereden?
En çok MHP’den var. AK Parti’nin bir kısmında da hareket gözlemliyoruz. Yüzde 2’lerin üzerine çıktığımızda bu daha rahat görünür olacak.
‘CESARETLİ OLALIM TÜRKİYE’Yİ YAŞANILIR KILALIM’
– Siz 13 yıla yakın cezaevinde yattınız. Tekrar girmekten çekinmiyor musunuz?
18 yaşımda girdim, 31’de çıktım. Dışarı çıkarken “Şimdi ne yapacağım” diye korkuttuğumu bilirim. Sonradan alıştım ve normalleştim. Hapishane bana yabancı bir yer değil, benim için ürkütücü bir yer hiç değil. Ev nasılsa hapishane de öyle. Garip gelebilir ama dışarıda çok kalmak beni sıkıyor. Bazen “Girsem de eskilerin yaptığı gibi inzivaya çekilsem, aklımdaki diğer kitaplarımı da yazsam” diyorum. Dolayısıyla hakikatleri söylemeyi kendime görev biliyorum. Korkum yok. Onun için Türk milletine, siyaset yapanlara sesleniyorum: “Yutkunacağınıza, gerçekleri ters yüz edeceğinize, kötü yönetime gözünüzü kapatacağınıza hakikati söyleyin. Çünkü insan bir kez doğuyor, bir kez ölüyor. Zulüm karşısında susmayın, ayağa kalkın. İşte o zaman kazanırız. Cesaretli olalım ki Türkiye’yi yaşanılır kılalım. Başka şansımız yok.
PORTRE
1959’da Kahramanmaraş’ta doğdu. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi öğrencisiyken ülkücü faaliyetleri nedeniyle 1979’da tutuklandı. Cezaevindeyken Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni tamamladı. 1991’de tahliye oldu. 25 yıl BBP’nin Genel Başkan Yardımcılığı ve MKYK üyeliği görevlerinde bulundu. 2021’de BBP’den ayrıldı. Milli Yol Hareketi’nin sözcülüğünü yaptıktan sonra Milli Yol Partisi’ni kurdu. Genel başkanlık görevini sürdüren Çayır aynı zamanda kitap, şiir, roman, deneme ve oyun yazarıdır.
FOTO İMZA: VEDAT ARIK