Dünyada her yıl 19 yaş altı yaklaşık 400 bin çocuk kansere yakalanıyor

Dünya genelinde her yıl çocukluk ve ergenlik çağında kansere yakalanan yaklaşık 400 bin çocuktan yüksek gelirli ülkelerde yaşayanların neredeyse yüzde 90’ı hayatta kalırken ekonomik açıdan dezavantajlı ülkelerde bu oran yüzde 30’un altında kalıyor.

Çocukluk ve ergenlik çağındaki kansere ilişkin farkındalığı artırmak amacıyla her yıl 15 Şubat, “Uluslararası Çocukluk Çağı Kanseri Günü” kabul ediliyor.

Kansere yakalanan çocukların yüzde 80’inden fazlasının sağlık hizmetlerine erişebildiği zaman tedavi olabildiği bilinirken Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 11 Şubat’ta bazı ülkelerde ücretsiz ilaç dağıtma girişimi başlattı.

AA muhabiri, çocukluk çağı kanserine ilişkin son verileri derledi.

DSÖ’ye göre, her yıl 19 yaş altı yaklaşık 400 bin çocuk kansere yakalanıyor. Bu çocukların yaklaşık yüzde 10’unun genetik yatkınlığı olduğu bilinmesine rağmen kansere neden olan etmenlerin tanımlanması için daha çok araştırmaya ihtiyaç duyuluyor.

En yaygın türleri arasında lösemi, beyin tümörleri, lenfoma, nöroblastom ve Wilms tümörü bulunan çocukluk kanserinden kaynaklı ölümlerin, erken tanı ve devamlı tedaviyle önüne geçilebiliyor.

Çocukluk çağı kanseri ateş, şiddetli ve kalıcı baş ağrıları, kemik ağrısı ve kilo kaybı gibi uyarıcı belirtiler ile kendini gösterirken bunlar, çocuğun aile bireyleri ve sağlık çalışanları tarafından gözlemlenebiliyor.

İyileşme ihtimali ülkeye göre değişiyor

Çocukluk çağı kanserinin tarama ile önüne geçilemese de çoğu türü yaygın ilaçlarla, ameliyat ve radyoterapi gibi yöntemlerle iyileştirilebiliyor.

Kanseri atlatma olasılığı, çocuğun yaşadığı ülkeye göre değişiyor. Yüksek gelirli ülkelerde kansere yakalanan çocukların neredeyse yüzde 90’ı hayatta kalırken düşük ve orta gelirli ülkelerde ise bu oran sıklıkla yüzde 30’a erişemiyor.

Nüfusun kanser ilaçlarına ulaşma oranı yüksek gelirli ülkelerin yüzde 96’sında, düşük ve orta gelirli ülkelerin ise sadece yüzde 29’unda mümkün oluyor.

Öte yandan, sağlık hizmetlerine erişim sağlandığında kanser hastası çocukların yüzde 80’inden fazlası tedavi olabiliyor. Tedavi olamayan çocuklarda hastalığın etkilerini hafifletici yöntemler tercih ediliyor.

Tedavi sürecini tamamlayan çocukların kanserin tekrarlamaması için izlenmeye devam etmesi gerekiyor.

Yetişkinlerdeki kanserin aksine çocukluk çağı kanserlerinin bilinen bir sebebi bulunmuyor.

Öte yandan, genetik yatkınlığın, çocukluk çağında kansere yakalanma nedenlerinden biri olduğu biliniyor.

Örneğin, çocuklardaki bazı göz kanseri türlerine anne babadan geçen bir mutasyon neden olabildiğinden, hastalığa sahip olduğu bilinen ailelerde genetik tarama ve düzenli aralıklarla göz muayenesi öneriliyor.

Amerikan Kanser Topluluğuna göre, 2025’te ABD’de yaklaşık 9 bin 500 çocuğa kanser teşhisi konulacağı öngörülüyor.

DSÖ, iki pilot ülkede kanser ilaçlarını çocuklara ücretsiz dağıtmaya başladı

DSÖ’nün 2018’de başlattığı “Çocukluk Çağı Kanseri Küresel Girişimi”, 2030’a kadar dünya genelinde kanserli çocukların hayatta kalma oranını en az yüzde 60’a çıkararak sonraki 10 yılda 1 milyon hayatı daha kurtarmayı hedefliyor.

Bu kapsamda başlatılan “Çocukluk Çağı Kanser İlaçlarına Erişim için Küresel Platform” aracılığıyla 11 Şubat’ta çocuklar için kanser ilaçlarının ücretsiz dağıtılmaya başlandığı ilk iki ülke, Moğolistan ve Özbekistan oldu. Sıradaki pilot ülkelerin Ekvador, Ürdün, Nepal ve Zambiya olması planlanıyor.

Böylece bu 6 ülkedeki 30 hastanede yaklaşık 5 bin çocuğa tedavinin ulaştırılacağı bekleniyor.

Diğer 6 ülkenin daha platforma davet aldığı belirtilirken gelecek 5 ila 7 yılda 50 ülkedeki 120 bin çocuğa ulaşılması hedefleniyor. (AA)

Related Posts

Havuz keyfiniz zehir olmasın! Ölümcül riskler tehdit saçıyor

Prof. Dr. Alper Şener, hava sıcaklıklarının artmasıyla birlikte artan havuz kullanımına dikkat çekerek, havuzun yanı sıra akarsu yataklarında serinlemeye çalışanlara da uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Şener, “Bakteriyel ve paraziter enfeksiyonlar ölümcül olabilir. Bu sularda yaşayan bazı parazitler burundan girerek beyne ulaşabiliyor” dedi.

Japon usulü yürüyüş! Tüm dünya bu yöntemi deniyor, sosyal medyada yer yerinden oynadı

Fitness çılgınlıklarının sosyal medyayı çepeçevre sardığı bu günlerde son zamanların en popüler konusu ‘Japon yürüyüşü’ oldu. Kolay, hızlı ve kan basıncını düşürmeyi vaat eden bu yöntem düzenli bir şekilde uygulanırsa hızlı sonuç veriyor. Peki nedir bu Japon yürüyüşü?

50 binde bir görülüyor: Gürcü hastanın skolyoz eğriliğini Türk hekimler iyileştirdi

Skolyoz eğriliği nedeniyle tedavisi için Gürcistan’dan Türkiye’ye gelen Juna Bakhtadze Türk hekimleri sayesine hayata tutundu. Ameliyatı gerçekleştiren Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Samet Erinç, “Hastamızın skolyoz açısının yaklaşık 110 derece olduğu tespit ettik. Bu, toplumda çok nadir görülen, 50 ila 60 binde bir diyebileceğimiz cerrahi sınıra ulaşmış bir eğriliktir. İki seans şeklinde 10-11 saatlik bir operasyonun sonucunda hastamızı ameliyat ettik. Şu anda hastamız gayet sağlıklı bir şekilde hayatını sürdürebilir. Yürümesi düzeldi, hayata yeniden dönmüş gibi oldu. Bu gibi durumlarda erken teşhis çok önemli” dedi.

Otozomal resesif ataksi hastalığı görülmüyor, anlaşılmıyor: Farkındalık artırılmalı

Otozomal resesif ataksiler, yaşamı hem fiziksel hem de sosyal yönden zorlaştırıyor. Uzmanlar, hastalık hakkında toplumsal farkındalığın azlığı ve erişilebilirlik sorunlarının genç hastaları sosyal izolasyona sürüklediğine dikkat çekiyor. Bilgilendirme, destek ve erişim politikalarının güçlendirilmesi gerektiği vurgulanıyor.

Sağlık emekçisini bayramda bedava çalıştırma formülü: ‘Emeğe yapılan açık bir haksızlık’

Sağlık çalışanlarına normal mesai tamamlanmadan yapılan bayram çalışmaları için herhangi bir ek ücret ödenmediğine dikkat çeken SAHADER Başkan Yardımcısı Filiz Aksu, “Emekçinin emeğine yapılan açık bir haksızlıktır” diye konuştu.

Kepek, dökülme, kaşıntı kabusuna son! Saç derisine detoks şart, işte yöntemi

Sağlıklı saçlar, sağlıklı bir saç derisiyle başlar. Günlük yaşamın koşuşturması, çevresel kirlilik, kullanılan ürünlerin kalıntıları ve bazen farkında olmadan yaptığımız hatalar. Hepsi saç derimizin doğal dengesini bozabiliyor. Bu dengesizlik zamanla yağlanma, kepek, kaşıntı ve hatta saç dökülmesi gibi sorunlara yol açabiliyor. Peki ne yapmalı?